2 Kasım 2010 Salı

Beni Anlatıyorum Benim Gözümden...








Ne anlatacağımı düşündüm uzun uzun.Anlatacak hiçbir şeyim yoktu. Kendimi anlatayım dedim, ama anlatılmaya değer ne vardı hayatımda? Uzun uzun düşününce, anlatmak isteyince, istediklerini cümlelere dökmeye çabalayınca sanki hiç bir şeyin kıymeti yoktu.


Ama  sonu gelmeyecekmiş gibi geçen yalnız gecelerin bir sonucu olmalıydı. Tanrının beni uykusuzlukla terbiye etmeye çalışmasının bir sebebi vardı belki de. Uykusuzluk bir işkence değildi, kim bilir, kendimle yüzleşmeme bir fırsattı, kendimi kendime anlatınca belki de özgürleşecektim.  Yazabildigim her kelimeyle, kurabildigim her bir manalı cümle ile içimdeki manasız sıkıntı , çaresiz boşluk kaybolacak ve derin karanlık sonunda aydınlanacaktı.

Yazmak bir ihtiyaç mıdır? Okumak muhakkak öyle de yazmak herkes için bir ihtiyaç degil sanırım. İçindekileri çok iyi anlatabilmiş, her daim kendini çok iyi ifade edebilmiş olanlar için yazma ihtiyacı diye bir şeyin ortaya çıktıgını sanmıyorum. Sıkıntısını sesli olarak dile getiremeyen ben gibi insanlar kaleme, kagıda sarılmayı kurtarıcı olarak görüyorlar şüphesiz. Sıkışıp sıkışıp patlamaktansa kaleme cankurtaran gözüyle bakmak gene iyi olsa gerek. Ha bir de yine benim gibi hem konuşamayan hem de masaya oturup kalemini eline alınca boş boş bakan, neyi nerede nasıl anlatacagını bilemeyenler de var ki bence en acıklı durum bunlarınki…

Uykuyu geceler boyu boşu boşuna beklerken fark ettim ben;  hiç konuşmamışım, hiç anlatmamışım, hep yanlış anlaşılmış, yine de aynı kalmışım. Belki anlatmayı beceremedigimden, belki sevmediğimden, belki korktugumdan… Sanki kendimi anlatmak için kullandıgım her sıfat, her vurgu, her noktalama işareti, kendimin bile anlam veremediği bu karmaşık ve çelişkili kimliğimi anlatmada yetersiz kalacaktı ki ben denemeye bile çalışmamışım. Kurdugum her cümle içimde kopan fırtınaların en sakin, en aydınlık yanını bile anlatamamış.

İnsanların beni çözüp çözememesi, yani kendimi anlatamadıgım için, elbette benim için birçok şeyde oldugu gibi herhangi bir sorun teşkil etmemişti. Bildigim, gördüğüm, hissettiğim, yaşadıgım ve yaşayacaklarım yine benim içimdeydi, bir yere gittikleri yoktu ve kendi kendimi anlamak (bazen yapamasam da) bana yetiyordu. Ancak yanlış anlaşılıyordum kimi zaman, kimi zaman en sevdiklerimi hiç anlamayarak, hiç istemeyerek kırıyordum ve sırf bu yüzden çoğu zaman kendimi sevmiyordum.

Bugün buna bir son veriyorum
Gecenin Sesi:  http://www.youtube.com/watch?v=6c9lHmvbsdQ&feature=share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder